Ana içeriğe atla

MODEL ORGANİZMALAR



Saccharomyces cerevisiae 




Tomurcuklanan bir maya türüdür. Moleküler biyoloji ve hücre biyolojisi alanlarında prokaryotlar arasında model organizma olarak ele alınan E.coli’ye benzer şeklide,üzerinde en çok çalışılmış model ökaryotik organizmalar arasında bu maya türü yer alır. Saccharomyces cerevisiae hücreleri yuvarlak veya yumurta biçimlidir. 

Saccharomyces cerevisiae hücre döngüsünün araştırılmasında çok kullanışlıdır,çünkü hem kültürlenmesi kolaydır,hemde bir ökaryot olduğundan hayvan ve bitkilerin karmaşık hücre içi yapılarına sahiptir. Ökaryotlar arasında genomunun dizimi ilk okunmustur. Genomu yaklaşık 13.000.000 baz çiftinden ve 6275 genden oluşmaktadır,ancak bu genlerin yaklaşık 5800’ünün işlevsel olduğu sanılmaktadır. Maya ve insan genomunun dizinleri %23 ortaktır. Saccharomyces cerevisiae (E.coli gibi) biyolojide en çok çalışılmış model organizmalardan biridir. Saccharomyces cerevisiae bu konuma endüstrideki yaygın kullanımından ulaşmıştır. İnsan biyolojisinde önemli olan pek çok protein önce mayada bulunan karşılıklarının araştırılması sonucunda keşfedilmiştir. Bunların arasında hücre döngüsü proteinleri,sinyalleme proteinleri ve protein işleme proteinleri sayılabilir. Saccharomyces cerevisiae hücrelerinin bölünmesi insan hücrelerine benzer bir şekilde olur. Hızlı ve ucuz bir şekilde üretilir. Patojen değildir. İzole edilmesi kolaydır. Haploid ve diploid fazlara sahiptir. Maya hücreleri genlerin birbirleriyle olan fonksiyonel ilişkilerinin incelenmesinde ve yeni ilaçların denenmesinde kullanılır. 




Drosophila melanogaster


Model organizma olarak seçilmesinin bir çok sebebi vardır:


1)Basit bir diyetlerinin olmasıdır.
2)Yaşam döngüleri kısadır. 
3)Polytene(dev) kromozomlara sahiptirler.Bu yapıların açık ve koyu bantları genlerin doğru bir şekilde haritalanmasını sağlar.
4)Basit immün sistemine sahiptirler.
 


2001 yılında dna sekansı tamamlanan meyve seneğinin 165 milyon baz çiftine ve yaklaşık olarak 14.000 gene sahiptir.İnsanlarda ise bu sayı 3-4 kat daha fazladır . Sonuçta insanlar meyve sineklerinden daha fazla gene sahiptirler ancak ortak gen benzerlikleri vardır. İnsan ve meyve sineği genleri arasındaki ilişki çok yakındır. İnsanlarda bulunan çeşitli hastalık genlerinin karşıtı meyve sineklerinde vardır. Bu sayede insan genlerinin fonksiyonu hakkında bilgi edinilir ve yeni ilaçların geliştirilmesinde yardımcı olur. 



Arabidopsis thaliana  (Fare kulağı teresi)

  Dna dizilemesi yapılan üçüncü canlı ve ilk bitkidir. Küçük boyu ve kısa üreme zamanından dolayı geentik araştırılmalarda uygundur. Kısa ömürlü küçük bir bitki olup laboratuvar ortamında yetiştirilebilir. İlk kez çiçek gelişimini çalışmak için kullanılmıştır,ancak bitki biyolojisinin diğer bir çok yönünü çalışmak için model organizma olmuştur. Bitki Biyolojisi,Gelişme Biyolojisi,Moleküler Genetik,Popülasyon Genetiği,Sitoloji,Moleküler Biyolojide kullanılan model organizmadır.




Zea mays(Mısır bitkisi) 



Genellikle çok nemli iklim bölgelerinde yetiştirilebilen,tek yıllık özellikle yağı doymamış yağ grubunda olan bir tarım bitkisidir. Mikroskopta kolaylıkla incelenebilen 10 büyük kromozom çifti içeren diploid bir monokotildir.
 İyi bilinen ve gen haritası çıkarılmış fenotipik mutantlarının ve krossing overla oluşan çok sayıda (100-200) ırkının olması transpozonların (sıçrayan genler) ortaya çıkarılmasını kolaylaştırmışıtr. Birçok dna markırının haritası çıkarılmıştır ve genom dizisi belirlenmektedir.






YAZAN: KÜBRA KAMİLOĞLU


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUZUL ÇAĞI DEVLERİ: MAMUTLAR

NESLİ TÜKENEN HAYVANLAR  Karnında halen anne sütü bulunan ve bir aylık yavruyken ölen mamut "Lyuba", İngiltere 'nin başkenti Londra'da sergileniyor. (Doğal Tarih Müzesi  'Buzul Çağı Devleri: Mamutlar') Mamut Uzun, kıvrık dişleri ve uzun hortumları ile bir mamut resmine baktığınızda onların fillerin ataları olduğunu anlayabilirsiniz. Mamutlar da diğer pek çok hayvan türü gibi günümüzde yaşamıyor. Fil ailesinden olan mamutların son üyeleri MÖ 1.700 yılında yaşamıştır. Bulunan en eski mamut kalıntıları, 4 milyon yaşındadır. Mamutların ilk olarak Afrika kıtasında ortaya çıktığı ve oradan Avrupa ve Asya’nın kuzey bölgeleri ile Kuzey Amerika’ya yayıldıkları; zamanla soğuğa ayak uydurmuş oldukları düşünülüyor. Mamutların Fiziksel Özellikleri: Mamutların günümüz hayvanlarından çok daha büyük olduğu sanılsada, gerçekte Afrika filinden bile daha küçüktür. Mamut olarak adlandırdığımız “Elephas Primigenius”un yerden omuza kadar olan yüksekliği...

KANIMIZDA NELER VAR

Kanımızda neler var? Düştüğümüzde, elimizi kestiğimizde veya bir yerlere çarptığımızda sık karşılaştığımız kan acaba nelerden oluşuyor bir bakalım. Deney için malzemeler büyük bir kap, beyaz pinpon topları, kırmızı el işi kağıdı ve suda büyüyen kırmızı su maymuncukları. Öncelikle kabımızın içini suyla dolduruyoruz ve kırmızı su maymuncuklarını içerisine atıp şişmesini bekliyoruz. Kırmızı su maymuncukları kana kırmızı rengi veren hemoglobin maddesini temsil ediyor. Bunların üzerlerine beyaz pinpon toplarını ekliyoruz. Pinpon topları kanda az sayıda bulunan büyük ve beyaz renkli akyuvar hücrelerimizi temsil ediyor. Son olarak kırmızı el işi kağıdımızı da küçük dikdörtgenler halinde kesip kabımızın içerisine atıyoruz. Bunlar ise kan pulcuklarımızı yani trombositlerimizi temsil ediyor. Kan pulcukları, kanın pıhtılaşmasını sağlar, pıhtılaşma için gerekli olan proteinleri üretir.Pıhtılaşan kan damarı tıkar ve kan kaybını önler. İşte bu kadaaar bundan sonra kanımızın hangi hücrelerde...

KOKULAR VE ÜZERİMİZDEKİ ETKİLERİ

     KOKULAR VE HAYATIMIZDAKİ ROLLERİ    Burnunuz Bilir.. Koku alma duyusu (veya olfaction) en önemli duyularımızdan biridir ve beynimizin duygu, hafıza ve yaratıcılığı etkileyen kısmında yer alır. Koku alma duyusu 24 saat boyunca çalışır ve hiçbir zaman “kapatılamayan” tek duyudur. Vücudun ilk ve en tanımlayıcı deneme mekanizmasıdır, bir ortamın iyi ya da kötü olduğunu anında değerlendirir. Duyguların iletişimi koku ile yapılabilir. Kokunun ruhsal durum, hafıza, duygular, eş seçimi, bağışıklık sistemi ve hormonları etkilediği yönünde iddialar da bulunmaktadır. Akademisyenler ve araştırmacılar, kokunun en basit tanımıyla istekleri doğrulayan bir ruh hali ürettiği ve bu yüzden etkili olduğu yönünde fikir birliği içerisindedirler. Aristo’nun tanımladığı beş duyudan ikisi olan koku ve tat alma, “kimyasal duyular” olarak adlandırılır ve kimi zaman birbirinden ayrı değil bir tek duyu olarak değerlendirilir. Aldığımız tatların yaklaşık %80’i aslında ...