Ana içeriğe atla

EN BÜYÜK TEHLİKELERDEN BİRİ HALİNE GELEN “DİOKSİN”





EN BÜYÜK TEHLİKELERDEN BİRİ HALİNE GELEN “DİOKSİN”


 Dioksin, benzer yapıya sahip olan büyük bir grup kimyasal bileşiğin genel ismidir. Bu bileşikler karbon, oksijen, hidrojen ve klor atomlarından oluşmaktadır.
Dioksin molekülündeki klor atomlarının sayısı ve pozisyonları, zehirlilik derecesini belirler. En zehirli olanları dört klorlu dioksin bileşikleridir. Bunlar TCDD olarak bilinir ve üzerinde en çok çalışılan dioksin bileşiklerinden biridir. Bu bileşikler, çevrede yok olmaz ve çok küçük miktarları dahi öldürücü nitelikte olabilir.Dioksinli bileşikler, laboratuvarlardaki kimyasal analizlerde kullanımı haricinde herhangi bir amaçla sentezlenmeleri yasaktır.



Tabiatta bulunan dioksinli bileşikler kimyasal olaylara ve yüksek ısıya bağlı olarak oluşurlar. Doğada çeşitli amaçlarla kullanılan kimyasal maddelerin bir yan ürünü olarak dioksin şekillenmesi kimyasal süreç olarak tanımlanır.Kimyasal ve termal süreçler sırasında açığa çıkan dioksin bileşikleri çoğunlukla hava yoluyla taşınarak su, toprak, hayvansal dokular ve bitkilerde birikirler. Bu bileşiklerin yağda çözünürlük oranları fazla olduğundan özellikle organik maddeler, toprak ve bitkilerde daha yoğun olarak birikmektedir. Doğada bulunan dioksin bileşikleri özellikle bitkiler yolu ile hayvanlar tarafından alınır ve hayvanların yağ dokularında birikerek kararlı durumda
bulunurlar. İnsanlar, dioksin bileşiklerini hayvansal ve bitkisel gıdalar yoluyla alarak dioksine maruz kalırlar. İnsanlardaki dioksin zehirlenmelerinin % 90’ının besin zinciri yoluyla olduğu bildirilmektedir. Dioksin içerme potansiyeline göre ürünler: Kâğıt üretim endüstrisi, çevrenin dioksinle bulaşmasında en önemli kaynaklardan biridir. Hammaddenin muhafazası amacıyla kullanılan klorofenoller çevreyi kontamine etmektedir. Denizaşırı taşınan tomrukların artan tuz miktarına bağlı olarak klor yükü de artmaktadır. Ayrıca odundaki lignin gibi hidrokarbon yapılar dioksin oluşumunda öncü olarak bilinmektedir. Meydana gelen dioksinler sıvı atıklarla çevreye taşınmakta ve gıda zincirine girmektedir.Motor ve madeni yağlar, immersiyon yağları, ısı iletimi için kullanılan akışkanlar ve hidrolik sıvılar, boya ve mürekkep, vakslar, pestisiter, lastikler, elektrik ekipmanları, silo örtüleri, ahşap koruyucu ajanlar, süt işletmelerinde ekipman bakımında kullanılan gres yağı ve yağ karışımları, süt sağım makinelerinin vakum pompalarında bulunan vakum yağları sayılabilir.
Endüstri bölgelerindeki atıklar ve havanın da dioksin bulundurma potansiyeli yüksektir. pLastik maddelerin ısıyla ve özellikle sıcak suyla temasıyla birlikte çok zararlı, kanserojen maddelerin (Dioksin) üretildiği belirtilmektedir.
Günümüzde birçok fastfood şirketi, kanserojen etkileri olduğu için serviste plastik kullanımını terketmiş, kağıt bardaklar kullanmaya başlamışlardır. Dioksin bir kez bedene girdikten sonra dışarı atılamaz. Yağ dokuda birikir ve canlının yaşamı boyunca orada kalırlar. Hiç doğum yapmamış kadınlarda göğüs kanseri görülme sıklığı bu nedenle daha fazladır. Emzirmeyle birlikte kadınlar, farkında olmadan göğüslerinde biriken dioksini bebeklerine aktarırlar. Böylece bebekleri daha ilk günden dioksinle tanışır. Yaşamı boyunca bedeninde taşımak zorunda kalacakları, bu güne kadar bilinen en kansorejen maddeyle
birlikte yaşarlar. Plastik çatal,bıçak,tabak,köpük bardaklar ve poşet çaylar bizim maliyetinin düşük olması kar elde edilmesi ve uğraşının az olması sebebleriyle çokça tükettiğimiz ürünlerdir.Ama bu sebebler bizim sağlığımızdan daha önemli değil!
Dioksin, üretim, geri kazanım ve yakılarak yok edilmesi sırasında aynı oranda ortaya çıkar ve havaya karışır. Havayı soluyan her canlı bu maddeden etkilenir. Nisan 2005'te yapılan bir araştırmada, Kocaeli'ndeki atık yakma tesisi çevresinde yaşayan halkın beslediği hayvanların yumurta ve sütlerinde sınırların üzerinde Dioksin bulunmuştur. Bilinen en büyük dioksin zehirlenmesi 1976 yılında İtalya'da yaşandı. Bir fabrikada yaşanan kazanın ardından 200 kişiye dioksin zehirlenmesi teşhisi konuldu.
Günlük hayatta kullandığımız o kadar cok polimer yapılı malzeme vardır ki ;bunları bilerek ya da bilmeden ısıya maruz bırakıp çözülerek yapısının değişip monomer,kanserojen hale gelmesini sağlıyoruz ve bu
hayatımıza pahalıya mal olacak gibi görünüyor.Etkisinin şimdiden göstermeye başladı bile... 





ÇORBASINA KOYULAN DİOKSİNLE ZEHİRLENMİŞ Ukrayna'yı üç aydır meşgul eden zehirlenme tartışmasına son nokta kondu. Yuşçenko'nun zehirlendiği kesinleşti.
Ukrayna'da olaylı seçimler öncesinde iktidar tarafından zehirlendiği iddiasıyla hastaneye kaldırılan ve 2 ay içerisinde suratında büyük bozulmalar görülen muhalif lider Yuşçenko'nun zehirlendiği kesinlik kazandı. Avusturya'daki Rudolfinerhaus kliniği uzmanları Yuşçenko'dan aldıkları örnekleri analiz ettikten sonra yaptıkları açıklamada muhalif liderin, kimyasal ve endüstriyel üretim sonucu açığa çıkan ve "insanlar tarafından üretilen en zehirli kimyasal" olarak bilinen dioksin ile zehirlendiğini belirlediklerini açıkladı.Klinik adına konuşan doktor Michael Zimpfer, "Yuşçenko'nun zehirlendiğine artık eminiz. Suratındaki bozulmalar dioksin zehirlenmesine işaret ediyor.
Yaptığımız tetkiklerde bu maddenin büyük olasılıkla çorbasına karıştırılarak ağızdan verildiğini tespit ettik" dedi.

YAZAN: KÜBRA KAMİLOĞLU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUZUL ÇAĞI DEVLERİ: MAMUTLAR

NESLİ TÜKENEN HAYVANLAR  Karnında halen anne sütü bulunan ve bir aylık yavruyken ölen mamut "Lyuba", İngiltere 'nin başkenti Londra'da sergileniyor. (Doğal Tarih Müzesi  'Buzul Çağı Devleri: Mamutlar') Mamut Uzun, kıvrık dişleri ve uzun hortumları ile bir mamut resmine baktığınızda onların fillerin ataları olduğunu anlayabilirsiniz. Mamutlar da diğer pek çok hayvan türü gibi günümüzde yaşamıyor. Fil ailesinden olan mamutların son üyeleri MÖ 1.700 yılında yaşamıştır. Bulunan en eski mamut kalıntıları, 4 milyon yaşındadır. Mamutların ilk olarak Afrika kıtasında ortaya çıktığı ve oradan Avrupa ve Asya’nın kuzey bölgeleri ile Kuzey Amerika’ya yayıldıkları; zamanla soğuğa ayak uydurmuş oldukları düşünülüyor. Mamutların Fiziksel Özellikleri: Mamutların günümüz hayvanlarından çok daha büyük olduğu sanılsada, gerçekte Afrika filinden bile daha küçüktür. Mamut olarak adlandırdığımız “Elephas Primigenius”un yerden omuza kadar olan yüksekliği...

KANIMIZDA NELER VAR

Kanımızda neler var? Düştüğümüzde, elimizi kestiğimizde veya bir yerlere çarptığımızda sık karşılaştığımız kan acaba nelerden oluşuyor bir bakalım. Deney için malzemeler büyük bir kap, beyaz pinpon topları, kırmızı el işi kağıdı ve suda büyüyen kırmızı su maymuncukları. Öncelikle kabımızın içini suyla dolduruyoruz ve kırmızı su maymuncuklarını içerisine atıp şişmesini bekliyoruz. Kırmızı su maymuncukları kana kırmızı rengi veren hemoglobin maddesini temsil ediyor. Bunların üzerlerine beyaz pinpon toplarını ekliyoruz. Pinpon topları kanda az sayıda bulunan büyük ve beyaz renkli akyuvar hücrelerimizi temsil ediyor. Son olarak kırmızı el işi kağıdımızı da küçük dikdörtgenler halinde kesip kabımızın içerisine atıyoruz. Bunlar ise kan pulcuklarımızı yani trombositlerimizi temsil ediyor. Kan pulcukları, kanın pıhtılaşmasını sağlar, pıhtılaşma için gerekli olan proteinleri üretir.Pıhtılaşan kan damarı tıkar ve kan kaybını önler. İşte bu kadaaar bundan sonra kanımızın hangi hücrelerde...

KOKULAR VE ÜZERİMİZDEKİ ETKİLERİ

     KOKULAR VE HAYATIMIZDAKİ ROLLERİ    Burnunuz Bilir.. Koku alma duyusu (veya olfaction) en önemli duyularımızdan biridir ve beynimizin duygu, hafıza ve yaratıcılığı etkileyen kısmında yer alır. Koku alma duyusu 24 saat boyunca çalışır ve hiçbir zaman “kapatılamayan” tek duyudur. Vücudun ilk ve en tanımlayıcı deneme mekanizmasıdır, bir ortamın iyi ya da kötü olduğunu anında değerlendirir. Duyguların iletişimi koku ile yapılabilir. Kokunun ruhsal durum, hafıza, duygular, eş seçimi, bağışıklık sistemi ve hormonları etkilediği yönünde iddialar da bulunmaktadır. Akademisyenler ve araştırmacılar, kokunun en basit tanımıyla istekleri doğrulayan bir ruh hali ürettiği ve bu yüzden etkili olduğu yönünde fikir birliği içerisindedirler. Aristo’nun tanımladığı beş duyudan ikisi olan koku ve tat alma, “kimyasal duyular” olarak adlandırılır ve kimi zaman birbirinden ayrı değil bir tek duyu olarak değerlendirilir. Aldığımız tatların yaklaşık %80’i aslında ...